Güncel

Son Haberler

Diyabetten korunmak için

Written By THA on Monday, 27 January 2014 | 00:50

Diyabet ülkemizde ve tüm dünyada hızla artmaktadır. Bilinen rakamlarla Türkiye’de %14 olan diyabet hastalığı ölüm nedenleri arasında da 6. sırada.

Sağlıklı bir beslenme planı ve egzersiz diyabet riskini %60 azaltabilmektedir.

Fazla kiloları atın
Yağ kitleniz ne kadar fazlaysa insulin direnciniz de o oranda etkilenmektedir. Obezite diyabet oluşumda oldukça etkili, ideal kiloda olmanız diyabet riskini %70 azaltmaktadır.

Bol lifli beslenin
Lif oranı yüksek besinlerin tüketimi kan şekerinizi dengelediğinden diyabet oluşum riskini azaltır. Öğünlerde sebze veya salata, ara öğünlerde meyve veya kuruyemiş, beyaz ekmek yerine tam buğday ekmeği, pilav, makarna yerine bulgur pilavı tüketimi lif ihtiyacınızı karşılar.

Sigaradan uzak durun
Gün içerisinde 15’den fazla sigara tüketimi diyabet oluşum riskini 2 kat artırmaktadır.

Alkol tüketiyorsanız miktarını ve sıklığını azaltın
Alkol pankreası yoran ve dolayısıyla insulin direncini etkileyen bir içecek. Tüketim miktarına ve sıklığına göre diyabet riskini artırır.

Sık sık beslenin
Günde sadece 2-3 öğün tüketerek kan şekerinizi daha da düzensizleştirirsiniz. Bu nedenle 2-3 saatte bir öğün yapmak hem şekerinizi düzenler, hem kilo almanızı önler, hem de metabolizmanızı çalıştırır.

Basit karbonhidratlardan uzak durun
İçerisinde beyaz un ve sofra şekeri bulunan ürünler, beyaz pirinç kan şekeriniz için düşman besinler. Yerine tam tahıllı ürünler, bulgur, kepekli pirinç tercih edebilirsiniz.

Hergün egzersiz yapın
Egzersiz hem kilo kaybınızı hızlandıracak hem de kan şekerinizi dengeleyeyip insulin direncini kontrol altına alacak. Her gün en az yarım saat yürüyüş yapmaya çalışın. Yapılan bir çalışma sonucuna göre kas kitlesinin artışı diyabet riskini azaltıyor.

Düzenli kan şekerinizi ölçtürün
Ortalama 6 ayda bir açlık kan şekeri, HbA1C, HOMA-IR seviyenizi ölçtürmeniz önemli. Hiperglisemi, hipoglisemi ve insulin direnci artık sıklıkla görülen rahatsızlıklar. Erken teşhis ve ona uygun bir beslenme planı ileride yaşanabilecek diğer rahatsızlıkları önlemek için gerekli.

Diyetisyen Özlem Sert Aydın
www.ozlemsert.com

Gripten korunmak için 3 öneri

Dengeli beslenme, düzenli spor ve hijyen kurallarına dikkat edilerek gribal enfeksiyonlara yol açan virüslerden yüksek oranda korunulabileceği bildirildi.

Türk Hastane İnfeksiyonları ve Kontrolü Derneği Başkanı ve Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Bakır, AA muhabirine yaptığı açıklamada, gribin yüksek ateş, yorgunluk hissi, kuru öksürük, burun akıntısı, baş, boğaz ve kas ağrılarıyla kendini gösterdiğini belirtti.

Bu yıl yaygın olarak görülen "H3N2" virüsünü de bu kapsamda değerlendirdiklerini dile getiren Bakır, bu nedenle geçen aylarda risk gruplarına grip aşısı yaptırmaları yönünde tavsiyelerde bulunduklarını söyledi.

Prof. Dr. Mehmet Bakır, gripten korunmak için 3 önemli hususa işaret ederek, "Dengeli beslenme, düzenli spor ve hijyen kurallarına dikkat ederek gribal enfeksiyonlara yol açan virüslerden yüksek oranda korunabiliriz" dedi.

Grip vakalarında hastalara daha hızlı iyileşmeleri için dinlenmelerini tavsiye eden Bakır, şunları kaydetti:

"Diğer viral enfeksiyonlarda olduğu gibi H3N2 virüsüne karşı da antibiyotik kullanılmamalı. Antibiyotiğin tedaviye etkisi yok. Sadece komplikasyon gelişirse antibiyotik tedavisi uyguluyoruz. Antibiyotik yerine destek tedavisi yapılmasını, ateş düşürücü, ağrı kesici alınmasını ve istirahat edilmesini öneriyoruz. Virüse yakalananlara ortalama 3-5 gün istirahat tavsiye ediyoruz. Böylelikle hem çabuk iyileşecekler hem de virüsü daha fazla kişiye bulaştırmayacaklar. Virüsün aktif olduğu dönemin istirahatle geçirilmesi vücudun kendisini hızlı bir şekilde toparlaması için çok önemli." (AA)

60 yaş üzeri için tansiyon sınırı değişti

Hipertansiyon olarak bilinen kan basıncı yüksekliğinde esas alınan büyük tansiyonda 140, küçük tansiyonda 90 sınırı, 60 yaş üzeri kişiler için yeniden belirlendi.

Hipertansiyon olarak bilinen kan basıncı yüksekliğinde esas alınan büyük tansiyonda 140, küçük tansiyonda 90 sınırı, 60 yaş üzeri kişiler için yeniden belirlendi.

Hipertansiyon konusunda uzmanların yol haritası olarak gördüğü Birleşik Ulusal Komite 8'in (JNC 8) son raporuna göre, 60 yaş üzerindeki bireyler için büyük tansiyonda 150, küçük tansiyonda 90 değerlerinin üstü tehlikeli olarak kabul edilecek ve kan basıncı bu değerler üzerinde olan kişilere tedavi verilecek.

Gazi Üniversitesi İç Hastalıkları ve Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Kadriye Altok, hipertansiyon ya da kan basıncı yüksekliğinin erişkin nüfusta, kan basıncı ölçüm değerinin büyük tansiyonda 140, küçük tansiyonda 90 mm Hg'nin üzerinde olması anlamına geldiğini belirterek, Türkiye'de erişkin nüfus değerlendirildiğinde, yaklaşık her 10 kişiden 3'ünün hipertansiyon hastası olduğunu bildirdi.

Doktorların kendilerine kılavuz olarak gördüğü JNC 8 raporu ile ileri yaştaki bireylerde kan basıncının üst limitinin değiştiğini anlatan Altok, 60 yaş üzerindeki kişilerde kan basıncının daha genç yaştakilere oranla yüksekliğinin tercih edilen bir durum olduğunu, hipertansiyonu bulunan ileri yaştaki bireylerde kan basıncını fazla düşürmenin riskli olabileceğini ifade etti.

Kan basıncının özellikle ileri yaştaki bireylerde fazla düşürülmesinin kalp, beyin, böbrekler gibi hayati organların kanlanmasına, dolayısıyla beslenmesini bozabileceğine işaret eden Altok, ''60 yaşın üstündeki bireylerde kan basıncı 150 / 90 mm Hg'nın üzerine çıkmadıkça tedavi önerilmemektedir. Daha yüksek değerlerde uygun tedavi seçenekleri kullanılmalı, hedef organ hasarı ve tedavinin etkinliği yönünden hastalar düzenli olarak izlenmelidir'' dedi. (AA)

Karnı ağrıyorsa bunu yapmayın

Çocuklarda nedeni bilinmeyen karın ağrısını önlemek için kullanılan ağrı kesicilerin apandisit teşhisini zorlaştırdığı ve apandisitin fark edilmeden patlamasına neden olabileceği bildirildi.

Giresun Üniversitesi (GRÜ) Tıp Fakültesi Cerrahi Tıp Bilimleri Bölüm Başkan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Kadir Öymen Hançerlioğulları, çocuklarda karın ağrısının çok önemli olduğunu söyledi.

Ailelerin normal bir karın ağrısına genellikle "aman bir şey olmaz, ağrı kesici verelim geçsin" gibi yaklaşımlarının olduğuna dikkati çeken Hançerlioğulları, "Çünkü herkesin evi eczane deposu gibi. En küçük bir baş ağrısında, en küçük bir gribal enfeksiyonda, karın ağrısında herkes kendi yöntemlerince kimseye danışmadan ilaç kullanıyor ve bunların çok ciddi sonuçları olabiliyor" dedi.

"AĞRININ ALTINDAKİ NEDEN BİLİNMELİ"
Hançerlioğulları, karnı ağrıyan her çocuğa ağrı kesici verildiği müddetçe çok zor durumlarla karşılaştıklarını anlatarak, şöyle konuştu:

"Her karın ağrısı tabi ki cerrahi değildir. Bu karın ağrısını kesmek en kolay yöntem ama bizim amacımız farklı. Karnı ağrıtan, altında yatan ne? Enfeksiyon mu var, bir apandisit mi var, bir patlamış apandisit mi, bunlar araştırılmadan verilen her ağrı kesici bize daha büyük sorunlarla gelebilmekte."

"Çocuğun karnı ağrıyor, aile buna ağrı kesici veriyor, tamam ağrısı geçiyor ancak bir bakıyorsun apandisiti varmış" diyen Hançerlioğulları, "Karın ağrısı için kullanılan ağrı kesiciler farkında olunmadan apandisit ağrısını baskılıyor, geç teşhisten kaynaklı apandisit bir süre sonra patlıyor ve bu da ciddi sorunlara neden oluyor" ifadelerini kullandı.

"KRONİK OLMAYAN KARIN AĞRISI MUAYENE ETTİRİLMELİ"
Hançerlioğulları, çocuklarda kronik olmayan, bir anda gelişen karın ağrısı olduğunda ailelerin çocuklarını doktora götürmelerini önerdi. Kendileri için en önemli tetkikin elle yapılan muayene olduğunu vurgulayan Hançerlioğulları, "Elle muayene apandisiti ultrasondan da filmlerden de kan tahlilinden de çok daha önce yargılıyor. Yüzde 95 oranında elle muayenemizde apandisit olup olmadığını tespit edebiliyoruz" diye konuştu.

Ailelere, karın ağrısında ister ishalle sonuçlansın ister enfeksiyona ister apandisite bağlı olsun ağrı kesici kullanmamalarını tavsiye eden Hançerlioğulları, "Ağrı kesiciyi doktora danışmadan kullanmayın. Bırakın doktor kontrol etsin" dedi. (Hürriyet)

Yemekten sonra neden uyumak isteriz?

Written By THA on Wednesday, 22 January 2014 | 10:17

Yemek sonrasında, özellikle yağlı ve bol karbonhidratlı yani “ağır” olarak adlandırılan yemekleri yedikten sonra kendinizi yorgun mu hissediyorsunuz?

Peki bunun nedenini merak ettiniz mi? Türkiye’nin online doktor randevu platformu Doktorburada.com, yemek sonrası uykunun nedenlerini araştırdı.

Yemek sonrasında hemen herkes kendini yorgun hisseder, hatta uyumak ister. Özellikle büyük porsiyonlar tüketildikten sonra yorgunluk hissi daha da artar. Doktorburada.com konuyla ilgili yaptığı araştırmada, İç Hastalıkları ve Metabolik Hastalıklar Uzmanı Dr. Onur Yozbatıran'ın görüşlerini aldı. Dr. Yozbatıran; bu durumun sindirim süreciyle yakından ilişkili olduğunu ifade ediyor.

Sindirim metabolizması yemek yendikten sonra sindirim için bol miktarda enerjiye ihtiyaç duyuyor. Yediğimiz porsiyon ne kadar büyükse o kadar fazla enerjiye ihtiyaç duyuyoruz. Harcanan bu enerji sonrasında duyulan yorgunluk bazen uyuklamalara bile neden oluyor.

Yediklerinizin içerikleri porsiyon miktarları kadar önemli!

Porsiyon azaltmak uykunuzun gelmesini azaltabilir ama yalnızca ne kadar değil, ne yediğiniz de çok önemli. Çünkü yemek sonrası kan şekerinde görülen artışın hızı ve miktarı yenilen besinlere göre değişiklik gösterir. Karbonhidratlı besinler tüketildikten sonra kan şekerinde bir artış meydana gelir.

Kanda bulunan şekerin bütün hücrelere girmesi pankreas bezinden salgılanan insülinin yardımıyla olur. İnsülin daha sonra triptofan aminoasidini üretir. Triptofan, serotonin hormonunun üretiminde de aktiftir. Serotonin hormonu da uykuyu tetikleyen, uykudan sorumlu olan hormondur. Çok fazla karbonhidrat içeren besinleri tükettiğinizde serotonin üretimi artar ve uyku halinde artışa, hatta uyuklamalara neden olur.

İç Hastalıkları ve Metabolik Hastalıklar Uzmanı Dr. Onur Yozbatıran insülin salınımını artıracak şekilde beslenmemek gerektiğine dikkat çekerek “'İnsülin etkisiyle triptofan salınımında artış olur. İnsülin salınımı kan şekerinin yükselmesine cevap olarak gerçekleşir. Ne kadar karbonhidrat ağırlıklı beslenirsek kan şekeri o kadar hızlı yükselir ve insülin de hızlı cevap verir. Böylelikle triptofan salınımı da hızlı olur ve sonuçta bir uyku hali meydana gelir. Ani insülin yükselmesi aynı zamanda daha çabuk acıkmamızı da sağlar ki bu da hiç istemediğimiz bir diğer olumsuz etkidir. Yani beslenmemize dikkat ederek hem yemek sonrası uyku halinden hem de çabuk acıkmaktan korunabiliriz.”

Ne yemeli?
Yemek yedikten sonra uykunuzun gelmesini istemiyorsanız bol karbonhidratlı besinlerin yerine tercih etmeniz gereken yiyecekler arasında sebze, kuru yemiş, balık ve tavuk gibi kan şekerini etkilemeyen yiyecekler ilk sırada geliyor. (Milliyet)

Gribe karşı bunu tüketin!

Gribe karşı C vitamini bakımından zengin meyve ve sebzelerin yanı sıra fındık tüketilmesinin de bağışıklık sistemini güçlendireceği belirtildi.

Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Asım Örem, fındık, ceviz ve badem gibi sert kabuklu meyvelerin bağışıklık sistemini güçlendirerek insan sağlığına olumlu etkilerinin olduğu vurguladı.

FINDIKTAKİ E VİTAMİNİ DİRENCİ ARTIRIR
Son zamanlarda grip vakalarının oldukça arttığını ifade eden Örem, şunları söyledi:

"Fındık, ceviz ve badem gibi meyvelerin tüketiminin günlük diyetimizin vazgeçilmez bir parçası olması gerekir. Grip ve soğuk algınlığına karşı bu mevsimlerde C vitamini bakımından oldukça zengin portakal, mandalina gibi meyveler ile sebzeler bol miktarda tüketiliyor. Bunun yanında enerji veren özelliği ile E vitamini barındıran fındığın da tüketilmesi vücut direnci açısından fayda sağlıyacaktır. C vitamini barındıran ürünler ile birlikte fındık iyi bir takım savunması oluşturur. Böylelikle bağışıklık sistemi daha da güçlenir.”

GÜNLÜK 40-50 GRAM TÜKETİN
Örem, fındığın bir çok özelliğinden dolayı sağlık açısından fayda sağladığını da belirterek, şöyle devam etti:

"Fındıkta günlük tüketilecek toplam miktar yaklaşık 40-50 gram olmalı, aşırı tüketim kilo aldırabilir. Fındık ve benzeri ürünlerin tüketminin sağlıklı beslenmek için bir hayat tarzı olması gerekir. Fındıkta E vitaminin yanında bol bulunan kalsiyum, magnezyum, potasyum, folik asit ve diğer eser elementler, vücutta birçok faydalı etkilere neden oluyor. Yağ, protein, karbonhidrat, E vitamini, mineraller, diyabetik lifler ve anitoksidan fenoliklerin özel bileşimleri nedeniyle beslenme ve sağlık açısından fındık, kuruyemiş çeşitleri arasında önemli bir konuma sahip. Fındığın besleyici ve duyumsal özellikleri, onu gıda ürünleri için benzersiz ve ideal bir malzeme haline getirmektedir. Yüzde 60,5 oranında yağ içerdiği için fındık iyi birer enerji kaynaklarıdır." (Milliyet)

Karı seyretmek insanı rahatlatıyor

Written By THA on Friday, 13 December 2013 | 14:37

Son günlerde Türkiye’yi etkisi altına alan soğuk hava ve kar yağışı, İstanbul’da da kendini gösteriyor. Kar birtakım olumsuzlukları getirse de, beyaz görüntüsüyle insan psikolojisini olumlu etkiliyor.

Uzmanlar karın insanı rahatlattığını, kişide bir gevşemeye neden olduğunu söylüyor ve kişilerin kar yağdığında yaşayabilecekleri güzellikleri kaçırmaması gerektiğini belirtiyorlar. Bembeyaz görüntüsünün yanında bir örtü gibi tabiatı kaplayan kar, birtakım olumsuzluklara neden olsa da görüntüsüyle kişinin psikolojini doğrudan etkiliyor. Doğal bir tabiat olayı karın kişide gevşemeye neden olduğunu vurgulayan Üsküdar Üniversitesi NPİstanbul Nöropsikiyatri Hastanesi Uzman Psikologu İhsan Öztekin, beyaz görüntüsüyle karın kişiyi rahatlattığını, gevşettiğini belirtti.

DOĞANIN RENKLERİ HER MEVSİM HUZUR VERİYOR

Psikolojide beyaz rengin iç açıcı, ferahlatıcı etkisi olduğuna dikkat çeken Öztekin, yaz aylarında yeşil ve mavinin, sonbahar mevsiminde sarının ve kışın ise beyazının kişinin ruh sağlığına olumlu etki ettiğini kaydetti. Trafikte birtakım aksamalara neden olan karın kişide zaman zaman endişeye neden olabildiğinin altını çizen Öztekin, karın avantaja dönüştürülebileceğini ifade etti. Bu dönemde ailelerin birbirine daha fazla zaman ayırabileceğini belirten Öztekin, soğukluğuna rağmen iç ısıtan karlı günlerde kişilerin tedbirini alması gerektiğini dile getirdi.

Pozitif etki için kişinin negatif etkiden arınması gerektiğini kaydeden Öztekin, kişilerin kar yağdığında yaşayabilecekleri güzellikleri kaçırmaması gerektiğini sözlerine ekledi. (İHA)

Banka ve Kredi haberleri

Daha fazla haber